Diksiyon Kursu Almam Gerektiğini Nasıl Anlarım? – Ramazan Yıldız
Yıllardır yürüttüğümüz diksiyon ve etkili konuşma eğitimlerinde bize en sık gelen sorulardan biri, hep aynı noktada birleşiyor. Kimi “Hocam, ne zaman diksiyon kursu almalıyım?” diye soruyor, kimi “Eğitime ihtiyacım olup olmadığını nasıl anlarım?” diyor.
Bu soruların formatı değişse de, temelindeki ihtiyaç aynı: Kişi, mevcut konuşma biçiminden tam olarak emin değil ve bir şeylerin eksik olduğunu hissediyor.
Bugün, bu kafa karışıklığını tamamen gidermek için bu makaleyi kaleme alıyorum. Bir bireyin diksiyon kursu alması gerektiğini gösteren işaretleri iki ana kategoride inceleyebiliriz: Konuşmanın “Bilimi” (Teknik Zorunluluklar) ve konuşmanın “Sanatı” (Estetik Tercihler).
Konuşmanın “bilimi”, sesin doğru çıkması, nefesin ayarlanması, harflerin net olması gibi teknik gerekliliklerdir. “Sanat” ise, zaten doğru olan bir konuşmayı “güzel”, “etkili” ve “ikna edici” kılmaktır.
Şimdi, hangi durumlarda eğitime “zorunlu” olarak ihtiyacınız olduğuna, yani konuşmanızın “bilimsel” tarafındaki eksikliklere bakalım.
Konuşmanın “Bilimi”: Bu 5 İşaret Varsa Eğitim Sizin İçin Zorunluluktur
Burada listeleyeceğim 5 madde, konuşmanızın teknik altyapısında ciddi eksiklikler olduğunu gösterir. Bunlar bir “tercih” değil, çözülmesi gereken bir “zorunluluktur”.
1. Anlaşılmıyorsunuz: “Ne Dedin?” Sorusuyla Karşılaşmak
En temel gösterge budur. Konuşurken insanlar size sık sık “Ne dedin?”, “Anlamadım” veya “Bir daha söyler misin?” gibi cümleler kuruyorsa, bu net bir alarmdır. Bu, insanların sizi anlamadığını gösterir. Şunu unutmayın: Eğer altında ciddi ve bilinçli bir art niyet yoksa, hiç kimse anladığı bir şeyi size tekrar sormaz.
2. Aktaramıyorsunuz: Söylediğiniz Şeylerin Tekrar Sorulması
Bu, ilk maddeden daha kritik bir sorundur. Burada insanlar kelimeleri duymuştur ama mesajı alamamıştır. Örneğin, bir doktorsunuz ve hastanıza net bir şekilde “Sizi 3 hafta sonra kontrole görmek istiyorum” dediniz. Konuşmanız bitti ve hastanız tam çıkarken dönüp, “Peki hocam, kontrole ne zaman geleyim?” diye sordu.
Bu durumda genellikle konuşan olarak sinirlenir ve “Karşı taraf beni dinlemiyor” deriz. Oysa durum bu değildir. Siz “3 hafta sonra” derken vurgunuz, ses tonunuz veya netliğiniz yetersiz kaldığı için o bilgi karşı tarafın zihnine “kayıt” olmamıştır. Anlamadıkları için tekrar soruyorlar.
3. Zorlanıyorsunuz: Fizyolojik ve Psikolojik Engeller
Konuşma eylemi sizin için bir mücadeleye dönüşüyorsa, bu da bir eğitim gerekliliğidir.
- Konuşurken nefes nefese kalıyor musunuz?
- Kısa bir konuşma bile sizi yoruyor mu?
- Topluluk önünde konuşurken aşırı stres, heyecan veya kaygı mı yaşıyorsunuz?
- Dinleyicilerle göz kontağını kaybediyor, ne söyleyeceğinizi unutuyor veya elinizi kolunuzu nereye koyacağınızı bilemiyor musunuz?
Bütün bunlar, diksiyon eğitimi alarak düzelecek teknik ve psikolojik durumlardır.
4. Ayarlayamıyorsunuz: Ses Kontrolü (Volüm) Dengesizlikleri
Sesinizin şiddetini ortama ve mesaja göre ayarlayamıyorsanız, bu da bir sorundur.
- İnsanlar sizi duymuyorsa ve sürekli “Ya, biraz yüksek konuş, anlamadım, duymadım seni” uyarısı alıyorsanız…
- Veya tam tersi, sürekli “Çok bağırıyorsun kardeşim, çok bağırıyorsun canım, biraz sessiz konuş” gibi uyarılar alıyorsanız…
Bu iki durum da sesinizi doğru ayarlayamadığınızı ve bunun için diksiyon eğitimi almanız gerektiğini gösterir.
5. Sıkıyorsunuz: Anlaşılır Olmak Yetmiyor, Monotonluk Sorunu
İşte bu, en önemli hususlardan biri. Belki yukarıdaki 4 maddenin hiçbirini yaşamıyorsunuz. Konuşmanız gayet anlaşılır, kimse size “Ne dedin?” diye sormuyor, ses volümünüz de yerinde.
Ama…
Siz konuşurken insanlar belli bir müddet sonra (ki bu araştırmalara göre 2,5-3 dakikadır) sıkılıyor. Resmen insanları “bayıyorsunuz”. Bu, sizin çok “tek düze” (monoton) konuştuğunuzu gösterir. Konuşmanızda bir canlılık, vurgu, tonlama yoktur.
Bunu bir hastanın kalp grafiğine (EKG) benzetirim. O grafikteki inişler ve çıkışlar (dıt, dıt, dıt) hayatı gösterir. O çizgi dümdüz (dııııt) olduğunda ise o hastayı kaybetmişiz demektir. İşte tek düze konuşma da böyledir; inişi çıkışı olmayan, ölü bir konuşmadır ve karşı tarafı sıkar.
Bu ilk 5 madde, yani harfleri temiz çıkarmak, nefesi ayarlamak, sesi ayarlamak ve vurgu-tonlama yapmak, diksiyonun “bilimsel” aşamalarıdır. Bunlar, etkili bir konuşma için çözülmesi zorunlu olan teknik problemlerdir.
Konuşmanın “Sanatı”: İyiden Mükemmele Geçmek (Estetik Tercihler)
Peki, diyelim ki yukarıdaki 5 problemin hiçbirini yaşamıyorsunuz. Konuşmanız hem anlaşılır hem de akıcı. O zaman neden diksiyon kursu alasınız?
İşte burada diksiyonun “sanat” kısmı devreye giriyor.
“Bilim” doğruyu arar; tektir (2 kere 2 her zaman 4’tür). “Sanat” ise “güzeli” arar. Güzelin bir sonu yoktur; hep daha güzeli, hep daha can alıcısı vardır. Picasso’nun yaptığı bir resim, anatomik olarak “doğru” olmayabilir ama “güzeldir”, çünkü o sanattır.
Diksiyon eğitimi bazen de bu “sanat” için, yani “daha güzel”i aramak için alınır.
- Var olan konuşmanızı daha etkili, daha güzel, daha can alıcı ve ikna edici bir hale dönüştürmek isteyebilirsiniz.
- Sırf kendinizi geliştirmek, kendinizi tatmin etmek için bu eğitimi alabilirsiniz.
- Özgüveninizi artırmak için; siz konuştuğunuzda insanlar gerçekten etkilensin istediğiniz için diksiyon eğitimi alabilirsiniz.
Sonuç: Sizin İçin Bir Zorunluluk mu, Tercih mi?
Gördüğünüz gibi, diksiyon kursu belirli durumlarda (anlaşılmama, yorulma, monotonluk gibi) teknik bir zorunluluktur.
Belirli durumlarda ise (daha etkili olma, ikna kabiliyetini artırma, kişisel gelişim gibi) estetik bir tercihtir.
Bu iki durumdan hangisinde olduğunuza ve bu adımı atıp atmayacağınıza karar verecek kişi ise sadece sizsinizdir.
Bununla birlikte, eğer diksiyon eğitimi almak isterseniz buraya tıklayarak eğitimlerimiz hakkında bilgi edinebilirsiniz.