Ana SayfaBlogYouTubeİLETİŞİM HER ŞEYDİR! | Ramazan Yıldız

İLETİŞİM HER ŞEYDİR! | Ramazan Yıldız

Kötü, bozuk, şiveli (doğrusu ağızdır) konuşma iletişimi sekteye uğratan en önemli noktalardan biridir. Öyle ki insanlar konuşması bozuk insanların görece daha eğitimsiz, kaba saba, güvenilmez olacaklarını düşünür. Evet, bu bir önyargıdır. Konuşması bozuk her insan cahil değildir. Lakin insan psikolojisi bu şekilde çalışmaz. Çoğu zaman, insanlar neyi neden hissettiklerini bilmeden belli yargılara ulaşırlar.

Bu konuyla ilgili örnek verilebilecek önemli çalışmalardan birisi de 2024 yılının Şubat ayında Nörolinguistik dergisinde yayımlanan “Fizyolojik Tepkiler ve Bilişsel Davranışlar: Kalp Atış Hızı Değişkenliği Endeksi Dil Bilgisi Ölçümleri” adlı makalede yayımlanmıştır. Dilerseniz, araştırmaya bu linkten ulaşabilirsiniz.  Bu makalenin detaylarına ilerleyen başlıklarda değineceğiz. Fakat, kısaca bahsetmek gerekirse, bu çalışmadaki bulgular göstermektedir ki konuşması bozuk olan kişiler insan vücudunda olumsuz bazı reaksiyonlara sebep olmaktadır.

Dolayısıyla, bozuk diksiyon ve bununla birlikte gelen yargılar, sosyolojik ve psikolojik bulgulardan çok daha fazlasıdır. Bununla kavga edip “olması gereken” için diretmek de bir seçenek olmakla beraber, edinilen deneyim ve yapılan araştırmaların sonuçlarını kabul edip hayatımızı buna göre dizayn etmek çok daha akıllıcadır.

Bu makalede, youtube videomuzda bahsettiğimiz konseptleri biraz daha genişleteceğiz. Bunun yanında da daha geniş örneklemlerle bir sonuca varmaya çalışacağız. İlk aşamada bahsettiğimiz araştırma hakkında genel bir bilgi verecek, sonraki aşamalarda da bu konunun psikolojik ve sosyolojik yansımalarını konuşacağız.

Araştırmanın Detayları

Bahsi geçen araştırma, Dagmar Divjak, Hui Sun, ve Petar Milin tarafından yürütülmüş ve kaleme alınmıştır. Temel amacı  diksiyon ve konuşma biçiminin dinleyiciler üzerindeki etkilerini gözlemlemektir. Bu kapsamda, özellikle kötü konuşmanın dinleyicilerde nasıl tepkilere yol açtığına dair önemli bulgular elde edilmiştir.

Çalışmanın Önemi

Bu çalışma, konumuz açısından üç önemli noktada dikkati hak etmektedir. İlk olarak, önceki çalışmalar dil bilgisi yerine dilsel bilgi ile bilişsel işlev arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Bu çalışma ise doğrudan dil bilgisi ve HRV (Kalp Atış Hızı Değişkenliği) arasındaki ilişkiyi araştırmaktadır. Yani, konuşmanın kişiler üzerindeki etkisini doğrudan ölçmeyi amaçlamıştır.

İkinci olarak, önceki çalışmalar genellikle kelime dağarcığına odaklanmıştır. Bu çalışmada ise dilin doğru kullanımını sağlamak için gerekli olan dil bilgisi unsurları incelenmiştir. Kısaca, burada değerlendirilen konu kişilerin bilgi seviyesi değil, konuşma becerisidir.

Son olarak, önceki araştırmalar bir özelliğin varlığı ile yokluğunu karşılaştırmıştır. Bu çalışma ise dilsel uyarıcılardaki hataların yoğunluğuna duyarlılığı test etmektedir. Bu bağlamda, katılımcıların dil bilgisi hatalarını algılama yetenekleri üzerinden HRV tepkileri incelenmiştir. Başka bir deyişle, HRV metriğinin diksiyonla bağlantısı araştırılmıştır.

Bu üç temel metodolojiye dayanarak, bu çalışmanın diksiyonla ilgili yapacağımız yorumlara uygun bir içerik sunduğu söylenebilir. Bu nedenle, varacağımız sonuçların araştırmayla uyumlu olacağından emin olabiliriz.

Çalışma Süreci

Deneyler sırasında, bozuk diksiyona sahip konuşmalar dinletildiğinde katılımcıların kalp atış hızlarının belirgin şekilde arttığı gözlemlenmiştir. Bu artış, sempatik sinir sisteminin etkinleşmesi ile ilişkilendirilen bir tepkidir. Bu sistem önemlidir, çünkü vücudun ‘kaç veya savaş’ mekanizmasını devreye sokmaktadır. Yani kişiler ciddi bir tehditle karşı karşıya olduklarını düşünürler. Bu da doğal olarak karşınızdaki kişinin sizden rahatsız olmasına sebep olur.

Bozuk diksiyon, dilbilgisi hataları veya uyumsuz tonlama gibi unsurlar içeren konuşmalar, dinleyicilerde stres ve korku merkezlerini harekete geçirerek amigdala bölgesinde aktivasyona neden olmuştur. Bu, dinleyicilerin bilinçaltında kötü konuşmayı bir tehdit olarak algıladığını gösterir. Bunun bir sonucu olarak da deneklerin vücutlarının stres tepkisi verdiğini ortaya çıkmıştır.

Katılımcılar, bu tür bozuk konuşmalara maruz kaldıklarında öfke, tiksinti ve güvensizlik gibi olumsuz duygular hissettiklerini ifade etmişlerdir. Bu durum, kötü konuşmanın bireyler üzerinde ne denli derin bir etki yarattığını gösterir. Dinleyicinin bilinçdışı olarak verdiği bu tepkiler, aslında iletişimde diksiyonun ne kadar önemli olduğunu vurgular. Bir başka deyişle, düzgün bir diksiyona sahip olmayan konuşmacılar, dinleyicilerin psikolojik ve fizyolojik dengelerini bozarak olumsuz duygusal tepkiler üretmektedir.

Öte yandan, düzgün ve etkili bir konuşma dinletildiğinde, katılımcıların kalp atış hızları normal seviyelere dönmüş ve amigdala aktivitesi azalmıştır. Bu durum, düzgün diksiyonun, dinleyici üzerindeki sakinleştirici ve rahatlatıcı etkilerini ortaya koymaktadır. Düzgün konuşma, parasempatik sinir sistemini harekete geçirerek vücudu rahatlatmakta ve bireylerde olumlu duygusal tepkilere yol açmaktadır.

Bu bulgular, kötü konuşmanın sadece dilbilgisel veya estetik bir sorun olmadığını, aynı zamanda dinleyicinin fizyolojik ve duygusal sağlığı üzerinde doğrudan olumsuz etkiler yaratabileceğini göstermektedir. Diksiyon eğitimi, bireylerin bu tür olumsuz etkilerden kaçınmalarını sağlar. Dolayısıyla, eğitimli kişiler iletişimde daha etkili ve olumlu bir izlenim bırakabilme becerisi elde ederler.

Felsefe ve Doğru Konuşmanın Gücü

Klinik psikolojinin dışında, diksiyon farklı anlanlarda da birçok kişinin ilgisini çekmiş bir konudur. Bu bağlamda, felsefi metinlere bakmak yanlış olmayacaktır. Örneğin;  Aristoteles, “Doğru ve haklı olan her şey doğası gereği karşıtına üstündür” (Nikomakhos’a Etik, 1134b18-1134b20) diyerek, haklı ve doğru bir insanın düzgün konuşması halinde üstünlük sağlamasının kaçınılmaz olduğunu ifade eder. Bununla birlikte Çiçero önemli hatiplerden biridir. Sokrates, ölüme mahkum edildiği mahkemenin savunmasında retoriğe dair ciddi anektodlar paylaşır. Kısacası, felsefe de yukarıda anlatılan bulguları desteklemektedir.

Din ve Konuşma İlişkisi

Öte yandan, dini kaynaklar da bu konuda benzer görüşler sunmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de, “Şüphesiz ki biz günahkarları seslerinden tanırız” ayeti, kötü konuşmanın kişinin suçlu olarak algılanmasına neden olabileceğini işaret eder.

Üstelik, İncil’de de benzer bir vurgu vardır. Matta 12:37’de “Çünkü ağzından çıkan sözlere göre suçlu ya da suçsuz sayılacaksın” ifadesi geçer. Bu cümle kişinin sözlerinin yargılanmasında belirleyici olacağını belirtir.

Tevrat’ta ise Süleyman’ın Özdeyişleri 18:21’de “Dil, ölüm ve yaşamın gücüne sahiptir; onu seven meyvesini yiyecektir” yazar. Bu da dilin büyük bir etkiye sahip olduğu vurgular.

Kısacası, kutsal kitaplar da kötü konuşmanın, kişinin ahlaksız, suçlu ya da cahil olarak algılanmasına yol açabileceğini göstermektedir. Bu durum, bilim, felsefe ve dinin ortak bir gerçeği olarak karşımıza çıkmaktadır.

Konuşmanın Toplumsal Algısı

Edebi eserler, tiyatro oyunları, ve televizyon dizilerinde diksiyonu bozuk karakterler genellikle ahlaksız, suçlu ya da cahildir. Günümüz tiyatrosunda da benzer bir eğilim gözlemlenmektedir. Örneğin, Arthur Miller’ın Cadı Kazanı oyununda, Abigail Williams karakteri, manipülatif ve ahlaksız bir kişiliktir. Onun dilinde yer alan yalanlar ve suçlamalar, bozuk bir iletişimi yansıtır. Benzer şekilde, Tennessee Williams’ın Arzu Tramvayı oyunundaki Stanley Kowalski karakteri, kaba ve saldırgan bir dil kullanır. Bu da onun suçluluk ve ahlaki zayıflıkla özdeşleşmesine yol açar.

Bu örneklerde olduğu gibi, sahnede bir bilim insanını canlandıran bir karakterler genellikle diksiyonu güzel kişilerdir. Buna karşılık, sosyal statüsü düşük bir bireyi canlandıran karakterler bozuk bir dil kullanır. Popüler televizyon dizilerinde de benzer karakterizasyonlar sıklıkla karşımıza çıkar.  Bu algı, iletişimin toplumsal algılar üzerindeki etkisini açıkça ortaya koyar. Karakterlerin diliyle, onların ahlaki ya da entelektüel durumları arasında bir bağ kurulmasına yol açar.

Sonuç: Başarının Anahtarı İyi Konuşmadır

Sonuç olarak, etkili iletişim, doğru ve düzgün konuşma ile mümkündür. Kötü konuşma, dinleyicide olumsuz duygulara yol açarken, düzgün bir konuşma bu tür algıların önüne geçmektedir. Başarılı bir kariyer ve sosyal hayatta güçlü bir duruş için, etkili konuşma ve diksiyonun önemi büyüktür. Bu nedenle, diksiyon eğitimi alarak kendini geliştirmek, başarıya giden yolda atılacak önemli bir adımdır.


Log in to your account

Kapat
Sohbeti Başlat
Size nasıl yardımcı olabiliriz?
Scan the code
Size nasıl yardımcı olabiliriz? 👋